Anne Kokusu

Annem gittiğinde on yaşındaydım. Yaşım otuz oldu, terk etti diyemiyorum hâlâ. Çünkü bir daha dönmemek üzere gittiğini anlamam epey uzun sürdü.

Taze demlenmiş çay kokusuna uyanmıştım o sabah. Annem kahvaltı hazırlamayı hiç ihmal etmezdi. Yüzümü yıkadım, saçlarımı topladım, üzerime ceketimi giydim ve mutfağa koştum. Annem her zamanki sabah neşesiyle karşıladı beni. “Günaydın zeytin gözlüm, günaydın” derken odayı çınlatırdı sesi. Sanki uzun zamandır görüşmemişiz gibi, sanki geceden sabaha özlenirmiş gibi.

Sarıldı bana. Çay kokusu, anne kokusuna karıştı. Babam da geldi biraz sonra. Tiril tiril giyinmiş, kravatını bile bağlamıştı. Neşeli neşeli kahvaltımızı yaptık, babam işe gitti. Annem sofrayı topladı, yataklarımızı kapattı, günlük temizliğini yaptı. Ev mis gibi arap sabunu koktu, ha bir de kuru fasulye. Âdetiydi, sabahtan pişirirdi yemeği. Ben öğlenciydim o dönem. Evin içinde telaşlı telaşlı koştururken bir yandan da bana; “Çantanı hazırla, önlüğünü giy” diyordu.

Kapıda buluştuk. Annem; “Ben de çıkacağım, Nermin teyzenin kabulü var bugün, okuldan gelince Güler teyzende oturursun” dedi. Güler teyze karşı komşumuzdu. Eve son bir kez göz attı, ocağın altını kontrol etti, koluna örgü çantasını taktı ve çıktık. Yine çok güzel olmuştu. Bal rengi gözlerini boyamıştı. Geceden bigudiyle sardığı kahverengi saçları dalga dalga kabarmıştı. Ha bir de kırmızı ruju, annemin gezme günlerinin vazgeçilmezi.

Sokağa çıktık. Saçları daha bir parladı güneşte. “Ne bakıyorsun öyle kız?” dedi bana, “Çok güzel olmuşsun.” dedim. Gülümsedi. Havada yanık kokusu vardı. Etrafa baktı, “Yine bir yerlerde çöp yakmışlar” dedi yüzünü buruşturup. Bana döndü, sarıldı. Yanık kokusu, anne kokusuna karıştı. “Hadi, Allah zihin açıklığı versin.” dedi. Ben okula, o Nermin teyzelere doğru yürümeye başladık. Ben sağa, o sola. Bu bir film olsaydı, o anı durdurup annemi incelemek isterdim; yüzünde bizi terk edeceğine dair bir işaret var mıydı diye. Acaba gideceği belliydi de ben mi anlamamıştım çocuk aklımla.

Sonrasında yaşananlar rüya gibi. Güler teyzede bekleyişim, babamın gelişi, annemin bıraktığı mektubu buluşumuz, babamı ilk kez ağlarken görmem. Evin insanlarla dolup taşması, komşulardan gelen, hiçbiri anneminki kadar lezzetli olmayan yemekler. Bunları hayal meyal hatırlıyorum ama yıllardır ‘gözümden kaçan bir şey var mıydı’ diye başa sarıp durduğum o sabah çok net.

Misafirliğe gider gibi gitti annem bir bahar sabahı evimizden. Onunla bir kez daha konuşma şansım olsa; akşamdan sabaha bile özlediği zeytin gözlüsünü nasıl bırakıp gittiğini, örgü çantasındaki yarım lacivert kazağı bitirince kime giydirdiğini sormak isterdim. Bir de “Benim de uyurken bile özlediğim zeytin gözlü bir kızım oldu” demek.

Misafirliğe gider gibi gitti annem bir bahar sabahı evimizden. Her çay demlendiğinde burnuma gelir yanık anne kokusu…

İpek Danış

Similar Posts