Sıfır Noktasındaki Kadın

“Yaşamı da ölümü de aşmıştım; çünkü artık ne yaşama arzusu duyuyor ne de ölümden korkuyordum. Hiçbir şey istemiyor, hiçbir şey ummuyordum. Hiçbir şeyden korkmuyordum. Bu yüzden özgürdüm. Çünkü yaşamımız boyunca bizi köleleştiren isteklerimiz, umutlarımız, korkularımızdır.”

“Sıfır Noktasındaki Kadın”, idamını bekleyen Mısırlı fahişe Firdevs’in yaşam hikayesi. Kitabın yazarı Neval El Seddavi Kanatır Cezaevindeki nevrozlu kadınlar üzerine bir araştırma yapar. Bu sırada görüştüğü cezaevi doktorunun anlattıkları özellikle de bahsettiği bir kadın, yani Firdevs onda merak uyandırır. Firdevs ile görüşme talebi ilk seferde reddedilse de daha sonra Firdevs görüşmeyi kabul eder ve idamından birkaç ay önce yaşam hikayesini yazara anlatır.

“Firdevs, umarsızca en karanlık sona doğru çekilmiş bir kadının öyküsüdür. Bütün zavallılığına ve umarsızlığına karşın bu kadın, benim gibi yaşamının son anlarına tanık olan herkese, yaşama, sevme ve kendilerini gerçek özgürlük haklarından mahrum bırakan bütün güçlere karşı direnip bu güçleri yenme isteği vermiştir.”

Firdevs sevgisiz ve kalabalık bir ailede dayakla, zorbalıkla, tacizle büyümüş bir kadın. Sonrasında amcasının yanına sığınıyor, yaşlı bir adamla zorla evlendiriliyor ve yeniden evden kaçıyor. İşte bu noktadan sonra hayatta kalmak için bedenini satmaya başlıyor. Sonrası inişler, çıkışlar, hayal kırıklıkları ile dolu, sonu ölüm hücresine varan bir hayat hikayesi. Aslında bu süreçte en önemlisi de Firdevs’in yaşadıkları, karşılaştığı insanlar yüzünden hayata dair yaptığı çıkarımlar. Kitap ilk kez 1987’de Metis tarafından yayınlanmış ve yıllar içinde bir klasik olmuş. Firdevs’in hayata, insanlara ve özellikle erkeklere, güce dair tespitleri o kadar yerinde ve geçerli ki, bunların her birinin ardında derin yaşanmışlıklar yattığını öğrenince insanın içine adeta bir ağırlık çöküyor.

“Sıfır Noktasındaki Kadın” oldukça etkileyici ve sürükleyici bir hikâye. Kitap bittikten sonra da etkisinden kurtulmak zamanımı aldı diyebilirim. Ben gerek hikâye gerek anlatım gerekse duygunun okuyucuya iletimi açısından çok başarılı buldum, zaten gerçek bir hikâyeye dayanması okurken insanı epey sarsıyor. Okumanızı şiddetle tavsiye etmekle beraber, kitaptan çok beğendiğim bir paragrafı paylaşarak yazımı bitirmek isterim;

“Bütün bu hükümdarların erkek olduğunu keşfettim. Ortak yanları hırslı ve çarpık bir kişilik, paraya, cinselliğe ve sınırsız güce karşı doymak bilmez bir iştahtı. Dünyaya kötülük tohumlarını eken, halklarını talan eden erkeklerdi bunlar; kalın sesli, ikna yeteneğine sahip, tatlı sözler seçip söyleyen, zehirli oklar atan erkeklerdi. Gerçek yüzleri ancak ölümlerinden sonra ortaya çıkıyordu. Böylece tarihin aptalca bir inatçılıkla kendini tekrarladığını keşfettim.”

İpek Danış

Similar Posts