Bilinmeyen Adanın Öyküsü

“Kendimizden çıkmadıkça kendimizi görmemizin mümkün olmadığını düşünüyorum”

“Bilinmeyen Adanın Öyküsü”, Jose Sramago’nun 1997 yılında yayınlanan bir uzun öyküsü. Kitap ilk kez 2001 yılında ülkemizde yayınlanmış. Ben, dilimize Emrah İmre tarafından çevrilen, basımı 2013’te Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yapılan baskısını okudum.

Bir adam kraldan bir tekne ister. Ancak kraldan bir şey istemek kolay değildir. Çeşitli aşamalardan ve kişilerin izninden geçerek ona ulaşır. Kral ona bu isteğinin sebebini sorduğunda, bilinmeyen bir adayı bulmak istediğini söyler. Kral haritaya bakıp bilinmeyen ada kalmadığını, bu isteğinin yersiz olduğunu söylese de ısrarı üzerine ona tekneyi verir. Saraydaki temizlikçi kadının da ona katılması ile iki kişi olurlar ve bilinmeyene doğru yolculukları başlar.

Saramago’nun birkaç nokta hariç yine sadece virgül kullanarak yazdığı, su gibi akan bir metin. Her diyalogda, görünen kelimelerin ardında derin manalar var.

Bu sadece basit bir yolculuk mu yoksa insanın kendi kendine yaptığı bir yolculuk mu?

Konfor alanımızdan çıkmadıkça yeni bir şeyler keşfetmemiz mümkün mü?

Denizcilerin gelmemek için bahane olarak sundukları “evlerinin huzurunda” kalmak ilerlemeyi durdurur mu? “Evimizin huzurunda” kalıp kendimizi tanımamız, kendi sınırlarımızın farkına varmamız mümkün mü?

Saramago’nun masalsı, akıcı anlatımıyla siz de bu soruları kendinize sormak isterseniz, kitabı okumanızı tavsiye ederim. Her insanın içinde bir ada var bence de, keşfedilmeyi bekleyen. Önemli olan da keşif için gereken cesareti toplamak sanırım. Yine kitaptan bir alıntıyla sizi baş başa bırakarak yazımı sonlandırıyorum, kim bilir, belki ihtiyacımız olan cesaret bir cümlede gizlidir;

“Kim olduğunu bilmiyorsan, kendin olabilmen mümkün değildir.”

İpek Danış

Similar Posts