
Similar Posts

Rüzgâr Yüzünden…
Bazen bir şarkıdır düşüren seni yollara. Bir anda kendini kilometrelerce ötede, köpüren gri dalgaları seyrederken bulursun. Az ötede duran, “Beni mi çekiyorsun sen” diye gülümseyen sevgili, yok artık… Oysa daha birkaç ay önce, el ele yürümüşsünüzdür o kumsalda. Saçlarınız uçuşurken, deli rüzgârın sesinden birbirinizi duyamamışsınızdır. “Seni seviyorum” demiştir belki de, rüzgâr yüzünden sana ulaşamamış, havada…

Filtresiz Zamanlar…
Fotoğraf makinelerinin bu kadar net çekim yapamadığı, içinde bulunduğumuz ana dair her ayrıntının görünmediği zamanları özlüyorum galiba. Kiminin gözü açık kiminin kapalı, kiminin yamuk yumuk çıktığı ama herkesin gerçekten içinde bulunulan o çok eğlenilen anla ilgilendiği zamanlar. Gözümüzün etrafındaki çizgilere değil, ne kadar mutlu göründüğümüze dikkat ettiğimiz zamanlar. Büyük büyük, hatta gözlerimizden yaşlar gelene kadar…

Bir Asansör Meselesi
Bir Asansör Meselesi Asansörü beklerken; “Bir daha görüşemeyiz herhalde” dedi. Gülümsedim. Böyle bir terk etme sahnesi olmazdı çünkü, ne izlediğim filmlerde, ne okuduğum romanlarda vardı. Öncesinde oturup konuşma yapması, ne bileyim, “Sen daha iyilerine layıksın” ya da “Kafam bu ara çok karışık” filan demesi gerekmiyor muydu?

Ölçüsüz
İçimdeki çocuk yüzünden mi uyum sağlayamadım acaba yetişkinler dünyasına? Sevmeye, sevilmeye can atan, kıpır kıpır bir çocuk. İşin kötüsü ölçüsüz. Oysa yetişkinler dünyası öyle mi, her şey ölçülü. O bir adım atacak, sen bir adım. O bir birim sevecek, sen bir birim. Bir değil de iki sevdin mi şaşıyor bütün hesap. İpek Danış